Bursaspor iç sahada başka kafalar yaşıyor…
Taraftarının eşsiz desteğiyle kendini buluyor.
Deplasmandaki kimlik bunalımından ayılıyor…
Makyajını yapıp güzel elbiselerle şıkır şıkır partiye gitmeye hazırlanan bir hanımefendi gibi…
Öteki türlüsü ise salaş bir eşofmanı altına takıp sokakta gezen alelade biri…
Taraftarın ayrı bir rolü var Büyükşehir Belediye Stadyumu’nda…
Niyetine girdiler mi rakip takıma nefes aldırmadıkları gibi huzur da kaçırıp dengelerini de bozuyor.
O yüzdendir ki, aslında iç sahada psikolojik olarak bir adım öndeyiz Bursa’da…
Peki ya sahanın içi?
Kongre kararından beri,
Ulu Önder Atatürk’ün dediği gibi azıcık Timsah…
Bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş ve bütün orduları dağıtılmış gibi…
Diri tutmak için de sosyal medyada örgütlenen vatansever Bursaspor sevdalıları var…
Vakıfköy’ün çocukları bir adım atacak ve bir şey başaracak elbet… Ona ‘play-off’ mu kümede mi kalma mı ne dersiniz bilmem?
Ama bu çocuklar başaracak. Kimi zaman bize rağmen, camiaya rağmen, çatlak seslere ve Truvalara inat başaracak…
İyi niyetli yapılan eleştirilerin altında buzağı kovalayanlara inat başaracak…
Rakip futbolcuları birer çiçek kabul edip onlara 1 kilometre öteden su atarak filizlenmesine katkı sağlayacaklarını düşünenlere inat başaracak…
Kıymetli eğitmen, köşe yazılarıyla camiaya yön gösteren ve değme yazarlardan daha ‘Yüksek’ seviyede saygıyı hak edenlere rüzgar yaparak kayadan ancak toz koparanlara inat başaracak…
Yeter ki,
Gerçek ‘İdman’ı gerçekten Özlüce’de yapın…
Uyanıklık İdman’ı yapıp saha ortasında sakatlık rolleri kesip zamandan çalmaya kalkmayın!
Çünkü Atatürk dedi ki,
Ben sporcunun, zeki, çevik ve ahlaklısını severim…
Bu yoldan sapmadığın sürece başarı da gelir puan da üst lig de!